24 Kasım 2010 Çarşamba

ÖĞRETMENLER GÜNÜ MESAJI



SAYGIDEĞER ÖĞRETMENLERİMİN, DEĞERLİ EĞİTİMCİ ARKADAŞLARIMIN VE KENDİNİ MESLEĞİNE ADAMIŞ TÜM ÖĞRETMENLERİMİZİN ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜ KUTLUYORUM.


Share |

23 Kasım 2010 Salı

ZAMANI DONDURAN MASAL RESİMLERİ:KARTPOSTALLAR

Bir bayram daha geride kaldı. Kiminiz uzun tatili fırsat bilip seyahate çıktınız, kiminiz de evinizde dinlenerek geçirdiniz. Ama mutlaka sevdiklerinizle bir bayramlaşma seremonisi yaşadınız. Pek çoğunuz ya tek tuşla onlarca arkadaşına aynı mesajı göndererek bayramlarını kutladı ya birkaç satırlık e-mail yoluyla ya da en kestirme yoldan Facebook duvarına bir bayram mesajı ekleyerek. Çok yakın dostlar telefonlaştı belki de… Yani hep teknolojinin, iletişimi kolaylaştıran ama aslında insanları birbirine uzak düşüren nimetlerinden faydalanıldı…
Peki ya kaçınız bu bayramda sevdiklerinize bir sürpriz yaparak, ev adreslerine, gerçek bir bayram tebriği göndermeyi akıl edebildi? Ya da düşündü fakat üşengeçlik tuzağına düşmeden bunu hayata geçirebildi? Çok çok ama çok azımız…
Yaşı 30 ve üstü olanlar çok iyi hatırlarlar. Bayramlarda, özel günlerde, yılbaşında bizden uzaktaki sevdiklerimizle, özene bezene seçtiğimiz renkli kartpostallar aracığı ile haberleşirdik. Kartın arkasını en özenli el yazımızla doldurur, sevgilerimizi, özlemlerimizi, en iyi dileklerimizi iletirdik satırlar aracılığıyla. Köşesine bir pul yapıştırır, içeriğine göre zarflı ya da zarfsız olarak postalardık. Ulaşmasını istediğimiz tarihten en az bir hafta önce postaya verirdik. Beni en çok üzen de, postada kaybolan ve hiç okunamayacak olan kartlar olurdu. Belki bugünkü kadar çok çeşit yoktu ama şehir manzaraları ile süslü, sevdiğimiz sanatçıların resimlerini taşıyan ya da yılbaşı konulu simli kartların bende uyandırdığı sıcaklık hala hafızamda taptaze duruyor.
Çocukluk çağlarımdan itibaren beni bu sihirli kartlara ilgi duymaya iten şey belki de, onlar aracılığıyla başka dünyalarla iletişim kurabilmenin büyüsü- özellikle yurtdışından gelen şehir manzaralı kartları dikkatle inceler, o şehirlere dair hayaller kurardım- sevdiklerimden gelecek iki satırı beklemenin heyecanıydı. Rahmetli anneannemden kalan siyah beyaz fotoğrafların arasında bulduğum ve üzerinde sepya tonlarında gelin-damat resmi basılı birkaç nostaljik kartpostal, bende henüz başlayan bu aşkı adeta tutkuya çevirdi. Ve böylece ömrümce sürecek olan kartpostal biriktirme serüvenim çok erken yaşlarda başlamış oldu. Halen daha bir yere seyahate gittiğimde ilk yaptığım şey, mümkün olduğunca çok ve orijinal kartpostal toplamak veya seyahate çıkan eşe dosta, gideceği yere özgü kartpostallardan getirmesini rica etmektir.
Peki ya bir dönemin güçlü, vazgeçilmez iletişim aracı kartpostalların nasıl ve nerede ortaya çıkıp yaygınlaştığını, kısacası tarihçesini merak ediyor musunuz?
Ben merak ettim ve sizler için araştırdım. O halde buyurun lütfen, başlayın okumaya…
Belki yazının sonuna geldiğinizde yerinizden kalkar ve kendinizi en yakın kırtasiye veya kitapçıya atarsınız. Işıklısı, müziklisi, üç boyutlusu, kokulusu, mesajlısı derken, yüzlerce çeşit arasından bir seçim yapar ve özel gün beklemeden, harika bir sürprizle, yüreklerine sıcaklık, yüzlerine kocaman bir gülümseme yerleştirirsiniz sevdiklerinizin…
İşte kartpostalın yüzyıllara yayılan öyküsü…
19. yüzyılın ortalarında Avrupa ve Amerika’da kullanılan ilk kartvizitler, bugünkü kartpostalların atası olarak biliniyor. Çoğunlukla arkadaş ziyaretlerinde ve özel günlerde kullanılan bu kartvizitin yaratıcısı Parisli portre sanatcısı Andre Disderi idi.
Zamanla imparator III. Napolyon’un kendi kartvizitinde Disteri’ye poz vermesinin ardından kartvizitler, doğum günlerinde, yortularda yakın çevreye verilmeye başladı.
Victoria döneminde ise kartvizit amblemleri ortaya çıktı. Amerikan Savaşı sırasında büyük bir pazara dönen kartvizitlerin boyutları büyüyerek kartpostala döndü. Birdenbire benimsenen kartpostallar, büyük bir çoğunlukla tüm dünyaya yayılmaya başladı.
Dünya kartpostal tarihi uzun bir geçmişe dayanır. Ancak büyük ölçüde yaygınlaşması, Osmanlı Devleti’nin de katılımcı olduğu 1893 Chicago Dünya Sergisi’yle başlamıştır. Amerikan Hükümeti, sergi sonrasında ABD posta teşkilatı aracılığıyla, yayıncılara ilk kez 1 sentlik kartpostallar (Penny Postcard) bastırma izni vermiştir.
Kartların arkasında ise mektuplaşan kişinin yazısı için yer ayrılmıştır. Böylelikle kartpostallar, yalnızca bir iletişim aracı olmakla kalmamış, bazı siyasi olayların geniş kitlelere duyurulmasında ve gündem yaratılmasında rol oynamıştır. Öte yandan, kartla gerçekleştirilen mektuplaşmalar, dönemin yaşam öykülerine de ışık tutmaktadır.
Osmanlı’da kartpostalın yaygınlaşması, Max Fruchterman sayesinde oldu. Max Fruchterman İstanbul’a, uyruğu olduğu Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’ndan 1867′de geldi, iki yıl sonra bir çerçeveci dükkanı açtı ve 1895 yılında ilk Osmanlı kartpostal serisini Breslau’da bastırmaya karar verdi.

Böylece, Osmanlı coğrafyasından panoramalar sunmanın ötesinde, gündelik yaşam, insan portreleri ve siyasi olaylar hakkında ipuçları sunan birer belge niteliğindeki kartpostalların serüveni, Fruchterman’nın1918′deki ölümüne kadar devam etti. Haklarında fazla bilgi sahibi olmamamıza rağmen, Osmanlı’daki diğer kartpostal editörleri, Alex J. Svoboda, Bon Marché, Ludwingsohn Frères, Römmler-Jonas, Mouradian, Rochat gibi isimlerdir.
Dönemin tablo veya fotoğraflarından kartpostal üretilmesi, fotoğraf sanatçısı Berggren’in 1909 tarihli yıllıkta editörler arasında yer alması, fotoğrafçılık, resim sanatı ve kartpostal editörlüğü alanlarının birbirleriyle ne ölçüde ilişkili olduğunu göstermektedir.
Dünyayla birlikte Türkiye’de de yaygınlaşan kartpostallar, yıllarca bayramların vazgeçilmez tebrik mesajlarının tadı oldu. Batı geleneklerinin benimsenmesiyle, yılbaşı ve doğum günleri gibi kutlamalara da aracılık etmeye başlayan bu fotoğraflı kartlar, asker ocağından postalanan özlemlerin en tipik aynası oldu. Önceleri siyah beyaz basılan kartların ön yüzlerinde çeşitli tarih ve isimlere rastlanırken, teknoloji onları da değiştirdi, boyadı, renklendirdi, parlattı…

Eski kartpostallara rağbet çok…
Bugün sayıları hızla artan kolleksiyoncular, son yıllarda kartpostallara da merak sardı. Özellikle siyah beyaz ve eski olanlar sıkça el değiştirmeye, sergilenmeye ve arşivlenmeye başlandı. Kartpostal müzayedelerinde Osmanlı kartpostalları, peşinden koşulan çeşitlerin başında yer alırken, piyasayı iki haftada bir yoklayan koleksiyonerlerin, her çıkan yeni karttan ikişer adet satın alıp saklaması kaçınılmaz oldu. Baskı farkları, renk tonları kartlara kolleksiyon değeri kazandırdı.
 
Bunlar arasında turistik ülke örneklerini de biriktirerek, oldukça zengin bir arşiv oluşturanların sayısı hiç de azımsanmayacak hale geldi. Yakın gemişe ışık tutan ve belgesel özellik taşıyan kartpostallar modaya uyup, sık sık çehre değiştirse de ülkeleri ve dönemin yaşamını yansıtması açısından önemli sayılıyor. Kartpostallar için düzenlenen müzayedeler ise koleksiyonerlerin başlıca ilgi odağı oluyor. Minyatürler, çini desenleri, halı motifleri, antik paralar, hayvanlar, karlı Noel manzaraları, reprodüksiyon kartlar bu grubun en gözdeleri.
Biraz da turistler açısından bakalım kartpostal dünyasına
Dünyanın her yanında olduğu gibi, Türkiye’ye gelen turistlerin de ilk işi, bir kartpostal seçip, arkasına “ben buradaydım, burayı gördüm” dercesine iki satır karalamak ve onu postalamak oluyor.
Ülkemize gelen yabancı turistlerin en çok tercih ettikleri kartların başında Türk Bayraklı kartpostal, altı minaresinin de göründüğü fotoğrafıyla Sultanahmet Camii’nin yer aldığı kart geliyor. Bunları turistik deve, çok fotoğraflı parçalı diye adlandırılan kartpostallar, gravürler takip ediyor.
Yakın tarihe ışık tutması nedeniyle belgesel değer taşıyan, geçmişin izlerini bir fotoğraf karesinde saklayan, anıların en canlı tanıkları olarak karşımıza çıkan kartpostallar, ne yazık ki teknolojiye yenik düşerek, kaybolan değerlerimiz arasında yerini alıyor yavaş yavaş.
Kartpostal firmalarının yöneticileri, bunun nedenlerini de “kartpostal piyasasındaki rekabetin artması, bayram gezileri, cep telefonları mesajları ve internet dünyası” olarak sıralıyorlar. Bayram ve yeni yıl dönemlerinde birçok ailenin tatile gidişiyle postalama alışkanlığından vazgeçmesi, internetin getirdiği yeniliklerden olan “wall paper” mesaj kartlarının kullanılması kartpostal geleneğinin kaybolmasına neden oluyor.
Her ne kadar günümüz insanının hızlı hayatında, kartpostallar, eski cazibesini yitirmiş görünse de, iflah olmaz nostalji düşkünleri, değerlerine bağlı insanlar ve romantizmden vazgeçemeyenlerin gönlünde ve yaşamında tüm ihtişamıyla yer almaya devam edecek!

EBRU ÇETİNER
Share |