31 Aralık 2010 Cuma

FARKLI YILBAŞI GELENEKLERİ VE YENİ YILIN HİKAYESİ III

Japonya’da evler dini inançlara göre süsleniyor. Çam ağacı uzun ömrü, bambu kamışı bolluğu, erik tomurcuğu asaleti simgeliyor. Yeni yıla “Hoşgeldin” demek yerine, eski yıla “Güle güle” diyen Japonlar, 31 Aralık gecesi 108 kez zil çalarak, 108 çeşit dert ve tasayı kovuyorlar. Ayrıca zillerin çalması bitince herkes kahkahalar atarak kötü ruhları kovuyor ve şans dolu bir yeni yılın gelmesini sağlıyorlar. Kyoto kentinde yeni yıl için ‘Santa Claus’ maratonu düzenleniyor.
Nüfusunun yüzde 90’ı Budizm ve Şintoizm’e inanan Japonya’da, eski yılın son büyük gününün kutlandığı Oshogatsu Festivali, adeta dinsel bir bayram havasında geçiyor. Japonlar, Aralık ayının ilk günlerinden itibaren yeni yıla “merhaba” diyecekleri geceye hazırlanmaya başlıyor. Geçmiş yılın günlerine set çekme yemekleri düzenlenen Japonya’da, evler, temizlenmenin de ötesinde adeta arındırılıyor, kutsal sayılan nesnelerle donatılarak kötü ruhlar kapı dışarı ediliyor.
31 Aralık’ın 1 Ocak’a döndüğü gece yarısı ya Budist mabetlere gidiliyor ya da Şinto seremonilerine katılınıyor. Tapınak ziyaretlerinde dualar ediliyor, dilekler tahta dilek levhalarına yazılarak, tapınakların bahçelerinde bulunan iplere asılıyor.  Japonlar için asıl yılbaşı kutlamaları yeni yılın ilk üç gününü kapsıyor. Bu üç gün içinde sokakta karşılaştığınız herkese ‘Mutlu yıllar dilerim’ (Aki maşite omedetu gozaimasu) diye hitap etmeniz beklenir. Baharın gelişi ve yeniden doğuş zamanı ile ilişkilendirilen bu senliğe Gancitsu (İlk Gün) ya da Şogatsu (Temel Ay) adı verilir. Evin girişine ya da kapısına kötü ruhları kovduğuna inanılan ‘simenava’ (pirinç sapından yapılmış kutsal ip) asılır ve talih zenginlik ve uzun ömür getirmesi için eğreltiotu turunç ve istakozla süslenir.
Şogatsu süresince özel yılbaşı yemekleri hazırlanır. Bunlar ‘jubako’ denilen lake kaplı ve kat kat kutular içinde servis edilir. Kutulara giren yemekler rengârenktir ve her bir yiyecek farklı bir anlam ifade eder. Örneğin karidesler ‘uzun ömür’, tatlı siyah fasulyeler ‘sağlık’, ringa balığı (herring) havyarı ‘doğurganlık’, teriyaki sosunda hamsiler iyi bir ‘hasat’, tatlı kestane ve tatlı patates püresi ise ‘mutluluk’ ifade eden yiyecekler olarak kutulara konur. İfade ettikleri temennilerin gerçekleşmesi dileğiyle yeni seneye girerken bu yiyecekler yenir. Bir de ‘mochi’ adında yılbaşına özel pirinç kekleri pişirilir.
Yılın ilk günü, Japonlar için son derece önemli olan tebrik kartlarına kavuştukları, bir nevi dinlenme günü. Aralık boyunca gönderilen fakat yeni yılın ilk günlerinde adreslerine ulaşan bu kartlar, genelde Çin astrolojisinin sembolleriyle resmediliyor. Geçen yılda ailelerinden bir yakınını kaybeden Japonlar ise bu kart kabul günlerine katılamıyor. Çünkü yas tutmak durumunda kalıyorlar.
 Çin’de yeni yıla girerken evlerin kapıları kırmızı renge boyanıyor. Şans ve bereket getirmesi için evlerine çiçekler alıyorlar. Çocukların en büyük kardeşlerine ve ebeveynlerine duyduğu saygıyı göstermesi yılın ilk gününün önemli bir adedi. Buna karşılık büyükler de, kırmızı zarflar (bu zarfların renginin kırmızı olmasının nedeni, eski bir Çin inanışına göre, efsanevi canavar Nian’ın tek korktuğu renk olması) içinde verilen harçlıklarla çocukları sevindiriyorlar.
Ay takvimini kullanan Çinliler, yeni yılı her sene 21 Ocak ile 21 Şubat arasında (Miladi takvime göre) kutlarlar. Yeni yıl, Ay’ın Yeni Ay haline gelmesiyle başlar ve yaklaşık 15 gün sonra Dolunay ile son bulur. Çin’in en önemli bayramı olarak kutlanan Yılbaşı’nda, günler öncesinden Çinliler evlerinde sıkı bir temizliğe girişirler. Evlerini tepeden tırnağa silip süpüren Çinliler, böylelikle önceki yıldan kalan kötü şansın evlerinden uzaklaşacağına inanırlar. Birçok Çinli evlerinin camlarına ve kapılarına kırmızı örtüler asar. Taoizm ve Budizm inançlarının hakim olduğu birçok evde ise, sunaklar ve heykelcikler iyice temizlenir ve yeni yıla girmeye bir hafta kala yakılıp, yerine yenileri koyulur.
Yeni yıl Çinliler için; ziyafet ve görmedikleri akraba ve arkadaşları ziyaret etmek demek. Her yıl bir geçit töreni oluşturmak da Çinlilerin başka bir geleneği. Binlerce insan bu geçit törenlerinde yer alabilmek için sokaklara koşar, yılbaşına özel Aslan ve Dragon (ejderha) danslarını izlerler, çünkü Dragon, Çinliler için uzun ömrün ve zenginliğin sembolüdür.
Bugüne has bir diğer adet ise Çince “Nianyefan” adı verilen ve tüm ailenin katılmak durumunda olduğu bir yemek. Bu yemek, aile bütünlüğünü ifade etmek açısından Çinliler için çok önemli. Vücut ve ruh açısından tam bir arınış sağlaması bakımından “Nianyefan” tamamen vejetaryen olarak hazırlanıyor. Çin’de yeni yıl bir aile birlikteliği geleneği olarak kutlanıyor ve yemekler, yılbaşı kutlamalarında çok önemli bir yer tutuyor. Pek çok yiyecek, Japon geleneklerinde olduğu gibi burada da sembolik anlamlar taşıyor. Örneğin tavuk  ve balık bütün olarak yeniyor. Bütün olmasının nedeni ise ‘aile birliğini’ ifade etmesi. Uzun makarnadan yapılan yemekler uzun yaşamı sembolize ediyor. Hatta geleneklere göre bunları yerken ya da pişirirken kesmek uğursuzluk olarak kabul ediliyor. Görünüş olarak midyeler ‘bulyon’a ve Çin börekleri de altın külçelerine benzedikleri için, her ikisi de ‘sağlığı’ sembolize ediyor. Yeni yılda mandalina ve portakallar elden ele geçiriliyor. Çünkü onlara göre mandalina ‘şans’ı, portakal ‘zenginliği’ temsil ediyor.
Amerika’da kapılar ökse otuyla süsleniyor. Saatler gece yarısını gösterdiğinde ökse otunun altında öpüşmenin uğur getirdiğine inanılıyor. New York Time meydanında parlak dev bir elma eski yılın son dakikalarında yukarıdan aşağıya doğru indirilmeye başlanıyor. Elma yere değdiğinde artık yeni yıla girilmiş oluyor.
Fransa’da, neredeyse her evde İsa’nın doğum sahnesini canlandıran ve kilden yapılmış figürlerle hazırlanan kompozisyonlar kurulur. Fransa’da çam ağacı süslemek çok yaygın bir gelenek değildir. Bunun yerine ağaç kütüğü şeklinde çikolatalı pastalar hazırlanır.

İtalya‘daki Noel kutlamalarının kökeni iki büyük geleneğe dayanır. Biri Pagan gelenekleri ile harmanlanmış Hristiyan geleneği, diğeri ise Antik Roma İmparatorluğu dönemindeki en büyük festivallerden biri olan “Saturnalia” (Kış Gündönümü Kutlamaları).
İsa’nın doğum sahnesini kilden yapılan figürlerle canlandırma geleneği ilk olarak İtalya’da ortaya çıkmış ve oradan dünyaya yayılmıştır. Noel zamanı en güzelleri kiliselere olmak üzere, her yere İsa’nın doğum sahnesini canlandıran figürler yerleştirilir. En güzel sahneyi gerçekleştirme konusunda, aynı yörede yer alan kiliseler arasında bir tür yarış yaşanır. İnsanlar sahneleri görmek ve kıyaslama yapmak için bir kiliseden diğerine dolaşırlar. Bir diğer gelenek ise, Pagan ve Hristiyan ortak inancını yansıtan, ateş yakmaktır. Evlerde şöminelerde yeni yılın ilk gününe dek ağaç kütükleri yakılır. Pagan inancına göre, ateşin tazeleyici ve yeniden hayat verici gücü, eski yılın tüm kötülüklerini yok eder.

Roma’da geleneksel Noel yemeği olarak genelde balık tercih edilirken kuzeyde, domuz ya da kestaneli hindi sofraları süsler. “Panettone” denilen içi meyve şekerlemeleri ile doldurulmuş bir çeşit kek, bal, badem ve fındıktan yapılmış “torrone” ve “panforte” İtalya’nın klasik Noel tatlarıdır. Tüm Noel tatlılarının içinde mutlaka fındık ve badem bulunur.  Köylü inanışına göre fındık yemek, toprağın bereketini arttırır, ailenin genişlemesine ve sürünün kalabalıklaşmasına yardım eder. Antik Roma’da yılın bu zamanında Tanrılara bal sunmanın, yeni yılın tatlı geçmesini sağlayacağı düşünülüyordu.

İtalya’da Noel dönemi, Noel den 8 gün önce başlayıp, yeni yılın 6. gününe (İsa’nın vaftiz edildiği gündür ve bayram olarak kutlanır)  kadar üç haftaya yayılır.
İtalyanlar yeni yıla girerken kırmızı iç çamaşırı giymenin ve eski veya kullanılmayan eşyayı camdan atmanın (bu ikinci gelenek yok olmaya yüz tutmuş olmakla beraber) şans getireceğine inanırlar.
İtalya’da, Noel dönemine ait, en bilinen efsane ise “La Befana” efsanesidir. Efsaneye göre, bebek İsa’yı ziyarete giden üç bilge, yaşlı bir kadının evinin önünde durup ona yol sorarlar ve kendilerine katılması için davet ederler. Fakat kadın reddeder. Ancak bir süre sonra pişman olup yollara düşerek, İsa ve üç bilgeyi aramaya başlar fakat onları bulamaz. İtalyan halk kültüründe “Befana” olarak adlandırılan bu kadın, bazen kraliçe peri, bazen de süpürgesi üzerinde çirkin bir cadı olarak resmedilir. Ve o günden beri her yıl, Noel zamanı tüm ülkeyi, süpürgesi üzerinde dolaşarak, bebek İsa’yı arar ve çocukların bulunduğu her eve hediyeler bırakır. Noel gecesi çocuklar ayakkabılarını ve çoraplarını Befana için hazırlarlar. Befana bacadan içeri süzülür ve uslu çocukların ayakkabılarını oyuncak ve şekerlemelerle, yaramaz çocukların ise kömür parçaları ile doldurur.  Befana’nın,  Noel Baba’nın İtalyan kültüründeki karşılığı olduğu söylenir.
İtalyan’nın Urbania kentinde geleneksel olarak düzenlenen Befana Şenliği’nde cadı kılığına giren büyükler, çocuklara şeker dağıtırlar.
İtalya’da Noel dönemi, Noel den 8 gün önce başlayıp, yeni yılın 6. gününe (İsa’nın vaftiz edildiği gündür ve bayram olarak kutlanır)  kadar üç haftaya yayılır.
İtalyanlar yeni yıla girerken kırmızı iç çamaşırı giymenin ve eski veya kullanılmayan eşyayı camdan atmanın (bu ikinci gelenek yok olmaya yüz tutmuş olmakla beraber) şans getireceğine inanırlar.
İtalya’da, Noel dönemine ait, en bilinen efsane ise “La Befana” efsanesidir. Efsaneye göre, bebek İsa’yı ziyarete giden üç bilge, yaşlı bir kadının evinin önünde durup ona yol sorarlar ve kendilerine katılması için davet ederler. Fakat kadın reddeder. Ancak bir süre sonra pişman olup yollara düşerek, İsa ve üç bilgeyi aramaya başlar fakat onları bulamaz. İtalyan halk kültüründe “Befana” olarak adlandırılan bu kadın, bazen kraliçe peri, bazen de süpürgesi üzerinde çirkin bir cadı olarak resmedilir. Ve o günden beri her yıl, Noel zamanı tüm ülkeyi, süpürgesi üzerinde dolaşarak, bebek İsa’yı arar ve çocukların bulunduğu her eve hediyeler bırakır. Noel gecesi çocuklar ayakkabılarını ve çoraplarını Befana için hazırlarlar. Befana bacadan içeri süzülür ve uslu çocukların ayakkabılarını oyuncak ve şekerlemelerle, yaramaz çocukların ise kömür parçaları ile doldurur.  Befana’nın,  Noel Baba’nın İtalyan kültüründeki karşılığı olduğu söylenir.

İtalyan’nın Urbania kentinde geleneksel olarak düzenlenen Befana Şenliği’nde cadı kılığına giren büyükler, çocuklara şeker dağıtırlar.

Sicilya’da yeni yılın ilk günü şanssızlık getireceğine inanıldığı için makarna yenmiyor. Yerine şans kapısı açacağına inanılan lazanya yeniyor.
 İspanya’da saatler gece yarısını gösterdiğinde yılın her ayı için bir üzüm, yani on iki üzüm yeniyor. Perulular on üç üzüm yiyerek şanslarını garantiliyor.
Norveç’te yeni yıl için sütlaç pişiriliyor ve içine badem ekleniyor. Badem kimin kasesinde çıkarsa yeni yılın şanslısı ve zengini o oluyor.

Bir İskandinav ülkesi olan Finlandiya’da da Noel arifesi, evdeki tüm hazırlıklar yapıldıktan sonra saunaya gitmek çok eski ve önemli bir gelenek. Saatlerce saunada ter döken ve yıkanan Finliler böylelikle yeni bir yıla zinde, arınmış ve temiz girerler.
Almanya’da yılbaşında eritilmiş kurşun soğuk suya atılıyor. Kurşunun aldığı şekle göre bir çeşit fal bakıyorlar. Yedikleri yemeğin birazını tabaklarında bırakmanın bereket getireceğine inanıyorlar. Bavyera’da geleneksel giysilerini giyen köylüler yeni yılı karşılıyor. Hayvan kılığına girerek, vücutlarına sardıkları otlarla sokaklarda dolaşıyor.
 Hollanda’da eski yılın kötü ruhlarını göndermek ve yeni yılı şanslı karşılamak için sokaklarda ateş yakıp yılbaşı ağaçlarını ateşe veriyorlar.

Avusturya’da, yılbaşı akşamı tatlı olarak, şans getirsin diye dört yapraklı yonca şeklinde naneli dondurma yeniyor.
 İsviçre’de yeni yıl kötü ruhları simgeleyen çeşitli kostümler ve şapkalarla karşılanıyor. Yeni yılın ilk günü yere bir damla krema damlatmanın şans getireceğine inanılıyor.
 Danimarka’da, kapılarının önünde kırılmış tabak yığınları bulmayı şans sayan ve tüm yıl boyunca eskiyen tabaklarını muhafaza eden Danimarkalılar, yılbaşı gecesi arkadaş ve sevdiklerinin evlerinin kapılarına tabak atarak kırıyorlar. Bir Danimarkalı kapısının önünde ne kadar çok kırık tabak bulursa o kadar çok dostu olduğunu  anlıyor.
Belçika’da çiftçiler hayvanlarının yeni yılını kutluyor.

Romanya‘da yeni yılın başladığı ilk gün, insanların hayvanları dinleyerek, onların konuşmaya başlayıp başlamadığını kontrol etme adeti var.
Portekiz’de çocuklar evden eve dolaşarak şarkı söylüyor ve ziyaret ettikleri evlerden onlara hediyeler veriliyor.

İran takviminin yılbaşı ise güneşin koç burcuna girdiği 21 Mart (Nevruz) tır ve aynı zamanda Zerdüşt bayramıdır.
Ermenistan‘da kadınların, hamuruna tüm iyi dileklerini kattıkları ekmekleri pişirmesi gelenektir.
Güney yarım küredeki ülkelerde yılbaşı yaza denk geliyor.
Avustralya’da, yeni yıl’ı birçok ülke gibi 31 Aralık’ta kutlamaya başlar, ancak Avustralya Güney Yarımküre’de yer aldığı için bu tarih orada yaz mevsimine denk düşer. Sahilde piknik ve kamp yapmak, Avustralya’lıların vazgeçemediği bir gelenek. Rodeo, piknik yarışları ve sörf karnavalları gibi eğlenceli ve coşkulu aktiviteler de Avustralya kıtasının yeni yıl etkinlikleri arasındadır. Bu kutlamaların en büyük özelliği de olabildiğince çok gürültü çıkarmaktır.  Gece yarısı yeni yılı maytaplar, havai fişekler, ıslıklar, kornalar, kilise çanlarıyla gürültü yaparak karşılıyorlar. Bu âdetin kökeni ise Ortaçağ Avrupa’sındaki ve Pagan geleneklerine dayanır. Çok tanrılı Ortaçağ kır dinleri olan ‘pagan’ inancında, yıl bitimlerinde eski yıldan kalan kötü ruhları kovmak amacıyla gürültü çıkarılır ve ateş yakılırmış.

Ekvador’da Yeni yıla girmeden önce her aile bir maket adam yaparak içini de gazete ve havai fişeklerle dolduruyor. Yaptıkları bu “kişileri” kapının önüne oturtarak gecenin 12′sini bekleyen Ekvadorlular için bu maketin temsili bir anlamı varmış. Bitmekte olan yıl içerisinde meydana gelen ve ailenin hoşuna gitmediği bir olayı unutmak. Böylece gece yarısı ateşe verilen maketle beraber geçmişin kötülüklerinin, dumanlar içinde yok olduğuna inanılıyor.
Vietnam: Evlerinde birçok değişik tanrı ile oturduklarına inandıklarından, yıl bitiminde cennete geri dönecek olan tanrıları iyi davranarak onları etkilemeye çalışıyorlarmış.
Bengal’de, kadınlar yatarken yataklarının yanlarına ufak, çiçeklerle süslü tapınaklar yapıyor. Böylece uyandıklarında ilk gördükleri şey, güzelliklerle dolu bir köşe oluyor.
Kübalılar bir araya gelmek amacıyla sokaklarda şenlikler düzenleniyor, ateş yakıyor ve eğleniyorlar, Yeni ve güzel kıyafetler giyinip, ellerine de boş bir bavul alıp, Yılbaşı günü evin içinde ve etrafında gezinir, tur atarlar. Böyle bir hareketin gelecek yeni yılda onlara bol bol seyahat etme imkanı verdiğine inanırlar.

Gelecek yılın, kendilerine şans getirmeleri için, Venezüellalılar Yılbaşı gecesi sarı iç çamaşırı giyerler. Bir de Yeni Yıl’a günler kala bir dilek listesi oluşturur ve beklentilerini, dileklerini bir kağıda yazarlar. Bir süre bu kağıtları saklayıp ve kimsenin bu dilekleri okumadıklarına emin olduktan sonra da, bu listeyi Yılbaşı’na girmeden önce yakarlar.
Brezilyalılar da tıpkı İspanya halkı gibi, gece yarısı 12 tane üzüm yer ve yedikleri her üzüm tanesi de gelecek yılın bir ayını temsil eder. Eğer üzüm tatlı çıkarsa ve kaçıncı taneyse, o ayın iyi ve güzel geçeceğine inanırlar. Mesela, ağızlarına attıkları üçüncü tane ekşiyse, 3. ay yani Mart Ayı’nın kötü geçeceğini düşünürler. Bir de Brezilyalılar 1 Ocak’ta maskeli balo düzenlerler. Herkes yüzüne maskeler takıp, farklı kostümler giyerek, eğlenceye devam eder.
Brezilya’da 31 Aralık gecesi ‘macumba’ inancına mensup rahibeler, mavi-beyaz giyinerek Rio de Janeiro’nun İpanema plajında büyük ‘festa de lemanja’ törenleri düzenlerler. Bu törenlerde içi çiçekler, parfümler ve yanan mumlarla doldurulmuş minik kayıklar kıyıdan denize salınarak deniz (su) tanrıçası Lemanja’ya armağan edilir. Diğer Riolular ise bembeyaz giysiler içinde Copacabana plajında durmaksızın dans ederler. Brezilya kültüründe ve inançlarında mercimek zenginliği ve bereketi ifade ettiği için, yeni yılın birinci günü mutlaka mercimek çorbası ile mercimekli pilav pişirilip yenir.

Adetler ve gelenekler ülkesi olan Hindistan’da da farklı dini inançlara sahip topluluklar, Yeni Yıl’ı farklı biçimde kutlar. Hindu dinini benimseyen topluluklar, Diwali adını verdikleri bayramlarla, yeni yılı ışık şölenleriyle karşılar. Yeni yılda zenginlik ve güzel bir gelecek getireceğine inandıkları Tanrıça Lakshmi’ye ibadet etmek ve her yerde ışıklar yakmak Hintlilerde bir Yeni Yıl geleneğidir. Pencap bölgesinde, Sihizm’e inananlar da bir festival düzenleyip, geleneksel dansları ve şovlarıyla yeni yılı karşılarlar.
Hindistan’daki hristiyanlar, yılbaşı zamanı mango ya da muz ağaçlarını süslerler. Bazen evlerini de mango yaprakları ile dekore ederler. Hindistan’ın bazı bölgelerinde kilden küçük kandiller yılbaşı dekoru olarak kullanılır. İnsanlar bunları düz çatıların kenarlarına ya da duvarların üzerine yerleştirirler. Noel gecesi kiliseler, kırmızı yılbaşı çiçekleri (Poinsettia) ve mumlarla süslenir.
Noel, Hindistan ve Malezya gibi hristiyanların azınlıkta olduğu ülkelerde resmi tatil olarak kabul edilmektedir. Suriye gibi bazı Müslüman ülkelerin vatandaşları da İsa’nın doğumunu kutlarlar.
ANADOLU’DAKİ İLGİNÇ İNANIŞLAR
Dünyada olduğu kadar ülkemizde de insanlar yılbaşına girerken yeni yılın güzel geçmesi için çeşitli şeyler yapıyor. Bunlardan bazıları ise şöyle:
“Yılbaşı sabahı oluktan en erken kim su getirse o zengin olur. Yılbaşına dört beş gün kala değirmen kurulur, un kapları doldurulur, yeni yıla dolu kaplarla girilir ki o yıl un kapları hep dolu olsun. Yılbaşı gecesi eve öküz çıkartılır. Öküz eve girerken sağ ayağını atarsa o yıl bereketli geçeceğine inanılır. Yılbaşı gecesi evin kadını fasulye tanelerini, evde bolluk ve bereket olsun diye evin duvarlarına fırlatır.”
Bütün cemiyetlerde yeni yılın başlangıcı kutlanır. Osmanlı Müslümanları Muharrem ayının başında yılbaşı kutlaması yapar, birbirleriyle tebrikleşip hediye verirdi. Osmanlı ülkesindeki Avrupalılar yılbaşını mütevazı partilerle kutlardı. İngiliz sefiri 1829 senesindeki yılbaşı kutlamasına Osmanlı devlet adamlarını da çağırınca, iş diplomatik bir seremoniye dönüştü. Beyoğlu, yılbaşının kutlandığı yegâne mekândı. Yeni devirde 1926’dan itibaren Türkiye’de yılbaşı kutlamaları başladı. Tayyare Piyangosu yılbaşı çekilişi tanzim etti. 1929’da devletin üst kademesi için ilk yılbaşı balosu verildi.
Dünyanın her neresinde olursanız olun, yeni yılın gelişini kutlamak, içinizde yeni umutların yeşermesine izin vermek ve belki de hala “Noel Baba”’ya inanmak büyük bir keyif. Şarkıda da dediği gibi “Yılın en güzel zamanı” nın tadını doyasıya çıkarın.
MUTLU YILLAR!
Share |

0 yorum:

Yorum Gönder